Tarih Anasayfa
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

ENGİZİSYON MAHKEMELERİ

Aşağa gitmek

ENGİZİSYON MAHKEMELERİ Empty ENGİZİSYON MAHKEMELERİ

Mesaj tarafından gilgamesh Çarş. Ekim 03, 2007 3:39 pm

Engizisyon mahkemeleri,
ENGİZİSYON MAHKEMELERİ Torture2

insanlık tarihinin en kara sayfalarından birini oluşturmuştu. Ne var ki, son yıllarda bazı tarihçilerin yaptığı belgesel araştırmalar, bu kurumun düşünüldüğü kadar " acımasız" olmadığı konusunda önemli ipuçları veriyor.
Kızgın kerpetenler, çivili sandalyeler, büyük huniler, parmakları sıkıştıran mengeneler, ölüm askıları... Tüm bunlar, 20. yüzyılda siyasi muhaliflerini susturmak ve sindirmek için, totaliter rejimlerin kullandığı zindan aksesuarları değil. Bu işkence aletleri, bir dönem, Katolik Kilisesi'nin vazgeçilmez yardımcılarıydı ve engizisyon mahkemelerinin utanç dolu sayfasını oluşturuyordu.

1633 yılının 22 Haziran günü, Roma, tarihinin en önemli günlerinden birine tanık oluyordu. Engizisyon mahkemesinde yargılanan Galileo Galilei'nin son sözleri merakla bekleniyordu. Ünlü bilgin acaba düşüncelerinde direnecek miydi, yoksa "itiraf" mı edecekti? Yüzlerce izleyici ve jüri sıralarını dolduran onlarca din adamının ortasında, kendisini tarihle hesaplaşmak üzere bir av gibi hisseden Galilei'nin ağzından şu sözler döküldü: "Ben, 'Güneş evrenin merkezindedir' dediğim için yargılanıyorum ve bu tür aykırı görüşleri nefretle kınıyorum, lanetliyorum. Aynı zamanda Kutsal Katolik Kilisesi'ne yapılan tüm yanlışları da..."

69 yaşındaki bilim adamı, kendisi gibi Güneş'i merkez kabul eden görüşü savunanlardan Giordano Bruno'nun kazığa bağlanıp yakılmasından sonra, pek kahramanca davranamamıştı. Ama yine de, bugün engizisyon denince akla "Galileo Gallilei'nin duruşması" geliyor. Nitekim 2000 yılında papa, binyıl kutlamalarını fırsat bilerek, başta büyük bilim adamları olmak üzere, bir zamanlar din adına gerçekleştirilen bu uygulamalardan dolayı özür diledi.
ENGİZİSYON MAHKEMELERİ Engizisyon
Üç büyük engizisyon...
Gerek kararları, gerek siyası ve dini erki nedeniyle üç büyük engizisyon adından çok söz ettirdi. Ortaçağ Engizisyonu, Valdensesler ile Katharlar'ın kurulu düzeni sarsan öğretiler yaymaya balamaları üzerine, 1231'de Papa IX. Gregorius tarafından kuruldu.
İspanyol Engizisyonu ise, Castilla kraliçesi I. Isabella'nın ısrarı üzerine, Papa IV. Sixtus tarafından 1483 yılında onaylandı. Müslümanlar'la Yahudiler'in kendi inançlarına bağlanmalarını sağlamak hedeflenmişti. Bu nedenle, 200.000'e yakın Yahudi, 1492 yılında İspanya'yı terk etti.
Roma Engizisyonu, Roma Katolik Kilisesi'nin savunduğu öğretiyi korumak için III. Paulus tarafından 1542'de kuruldu. Genel olarak Calvin ve Lutherciler'e savaş açtı. Roma Engizisyonu, cadılık ve büyücülükle de uzun yıllar mücadele etti.

Bir manastıra ya da piskoposun sarayına yerleşen engizisyon sorgucusu, daha sonra halkı kilisede toplayıp uzun bir vaaz veriyordu. Amaç, yerel halkla ilişkileri sıcaklaştırmak ve onların güvenini kazanmaktı.

Engizisyon mahkemeleri, çoğunlukla "ihbar" müessesesi üzerine kurulmuştu. Eğer bir kişi kendi günahlarını gelip bir ay içinde itiraf ederse ve "özür dilerse" affedilirdi. Ancak bu süre içinde böyle bir davranışta bulunmazsa, ona karşı dava açılırdı. Davalı, mahkemede kendisini kimin ihbar ettiğini asla öğrenemezdi.

Sorgucunun katedralde verdiği vaaz, daha sonra yazılı olarak kiliselerin kapılarına asılırdı. Böylece hiç kimse "benim, mahkemenin geldiğinden haberim olmadı" diyemezdi. Bu ilandan sonra, sorguculara ihbarlar yağmaya başlardı. Mahkeme bir ay boyunca bu ihbarları okur, değerlendirir ve ihbar edilenlerin kendilerini göstermelerini beklerdi. İhbarların tümü noter tarafından kayda geçirilir ve bir temele dayanıp dayanmadıkları ya da sadece çamur atma olup olmadıkları araştırılırdı.

1593 yılında tutuklanan ünlü bilim adamı Giordano Bruno, önce Venedik Senatosu'na sevgilisi olan bir kadının kocası tarafından zina suçuyla ihbar edilmişti. Halkın tepkisinden korkan Senato, bu ihbarı kendisi değerlendirmek yerine engizisyon mahkemesine havale etmişti.

Mahkeme tutanaklarından, engizisyona gelen ihbarların yüzde ellisinin ciddiye alınmadığı açıkça görülüyor. Öte yandan, bugüne kadar pek bilinmeyen bir nokta, yanlış ihbarlarla suçlamada bulunan kişilerin de işkenceyle cezalandırılmasıydı.

İhbarın üzerinden bir ay geçtikten ve iyice değerlendirildikten sonra, engizisyon bir ön sorgulama yapardı. Bu noktada çok dikkatli davranılır ve suçlanan kişinin saygınlığını yitirmemesine özen gösterilirdi. Çok nadir olarak, ön sorgulamadan önce tutuklama yapılır ve bu durumda mutlaka iki tanık gösterilirdi. Ancak, ön sorgulamadan sonra, suçlanan kişi "tehlikeli" olarak tanımlanırsa, hemen tutuklanır veya piskoposluk sarayının ya da kraliyet mahkemesinin zindanına atılırdı.
Engizisyon kurallarına göre, tutukluların her türlü bakımından ve harcamalarından kilise sorumluydu. Belgeler, bu konuda oldukça ilginç uygulamalara tanıklık ediyor. Örneğin, bazı mahkûmlar pahalı şaraplar sipariş ediyor; hatta bazıları, geceyi eşleriyle birlikte geçirmeyi talep ediyorlardı. 1632 tarihinde engizisyon, mahkeme boyunca Galileo Gallilei'yi üç odalı bir evde ağırlamış ve kendisine bir de hizmetçi tahsis etmişti.

Mahkeme işlemleri basitti. Sanık ya piskoposluk sarayında ya da bir manastırda yargılanırdı. Mahkeme bir sorgucu kurulundan, noterden ve iki hukuk uzmanından oluşurdu. Bu uzmanlardan biri kilise dışından seçilebiliyordu. Mahkemelerde suçlanan kişinin bir avukatı yoktu. Sadece, sorgulamalarda itiraf edip etmediğine tanıklık etmek için bir kraliyet temsilcisi hazır bulunuyordu. Sorgucular, mahkemede suçlamalarını hem Latince hem de suçlunun anadilinde yapmak zorundaydılar. Sorgucular, çoğunlukla suçlu sıralarından çok daha yüksekte bulunan bir kürsüde otururlardı. Sorgucu konuşmasına, önce suçlunun kimliğinden, işinden, ailesinden söz ederek başlar ve daha sonra sözü işlenen suça getirirdi. Sorgucular psikolojik taktik konusunda çok uzmandılar. Suçluyu çelişkiye düşürüp, erken ve acele bir itiraf peşindeydiler. Bazı sorgucular bu konuda öyle uzmanlaşmışlardı ki, suçluyu giyiminden, bakışından ve duruşundan saptayabiliyorlardı. Engizisyon sorgucularının en ünlülerinin başında Bernardo Gui geliyordu. Çeyrek yüzyıl boyunca kendini soruşturmalara adayan bu Dominiken din adamı, sorgulamalarının büyük bir çoğunluğunu, 1324 yılına kadar Fransa'nın Toulouse kentinde sürdürdü. Başpiskopos ilan edildiğinde, o güne kadar tam 930 kişiyi yargılamış ve cezalandırmıştı.
ENGİZİSYON MAHKEMELERİ Inquisition
Suçunu itiraf etmekte direnenler için işkence uygulanması, belki de engizisyon adının bu denli tiksinti ve ürperti yaratmasının nedeni...

Aslında, Ortaçağ boyunca bu yönteme çok fazla rağbet edilmemişti. İşkence uygulamasının kurumlaşması 14. yüzyıldan sonra Roma hukukunun kabul edilmesinden sonra gerçekleşti. İşkence, mahkeme boyunca söylediklerinde çok büyük kuşkular ve çelişkiler olan suçlular için, ancak ve ancak başpiskoposun onayıyla yapılırdı. Engizisyon mahkemelerinin uyguladığı işkenceler konusundaki tartışma, günümüzde de tüm hızıyla sürüyor. Bir grup tarihçi, bu işlemlerin acımasızlığını ve zalimliğini dile getiriyor. Onlara göre, bazı yazılı kaynaklarda işkence gören kimi suçluların vücutlarının normalden 30 santim daha uzadığı belirtiliyordu. Yine kurbanın ağzına, büyük hunilerle bir seferde litrelerce su, hatta kimi zaman idrar boşaltılıyordu. Günahkârların kalçaları kızgın kerpetenlerle sıkılıyordu. 1486 yılında Alman engizisyon sorgucuları tarafından kaleme alınan "Cadıların Tokmağı" adlı el kitabı, engizisyon mahkemesinin uyguladığı bazı işkence yöntemlerini tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyordu.


En son tarafından Çarş. Ekim 03, 2007 4:01 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 4 kere değiştirildi
gilgamesh
gilgamesh

Mesaj Sayısı : 24
Yaş : 40
Kayıt tarihi : 01/10/07

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

ENGİZİSYON MAHKEMELERİ Empty ENGİZİSYON MAHKEMELERİ

Mesaj tarafından gilgamesh Çarş. Ekim 03, 2007 3:43 pm

Dini doktrinlere karşı çıkanlar...
ENGİZİSYON MAHKEMELERİ 1
Katolik kilisesi, Ortaçağ'da gücünü sağlamlaştırdıktan sonra, kabul edilmiş doktrinlere karşı çıkanları toplum düşmanı olarak ilan etmeye başladı. Ancak, pişmanlığı reddedenler de vardı:

Roger Bacon (1220-1292)

Britanya İmparatorluğu'nda yaşayan Kelt bilim adamı, deney yöntemini ilk savunan Ortaçağ aydınlarındandı. Büyüteci bulan ilk olarak tarihe geçti. Fransisken öğretisini eleştirdiği için 15 yıl hapis yattı.

Ockhamlı William (1285-1347)

İngiliz filozof, varlık konusundaki yalınlık ve tutumluluk ilkesiyle ünlü... "Nesneler zorunlu olanlar dışında çoğaltılmamalıdır" sözü, "Ockham'ın usturası" şeklinde adlandırılıyor. Papalığa karşı imparatorluğu desteklemenin İncil'e uygun olduğunu söylediği için mahkum edildi. Ancak, Münih’e kaçarak yaşamını burada sürdürdü.

Giardano Bruno (1548-1600)

Aristotelesçi kapalı evren görüşünden ilk sıyrılanlar arasında yer alan İtalyan filozof, Kopernik'in tezini savundu. Evrende, Dünya'dan başka birçok gezegenin bulunduğunu söyledi. Aykırı görüşler beslediği için Roma'da kazığa bağlanıp, diri diri yakıldı.

Sanığın Sorgulanması



Bütün Engizisyonlarda işleyiş aşağı yukarı aynıydı. Tutuklular sorguya alınmadan önce aylarca zindanlarda tutulurdu. Bu, herhalde sanığın direnme gücünü kırmak için önceden düşünülmüş bir planın parçasıydı. Mahkeme önüne çıkarıldığında sanıkta doğruyu söylemesi istenir ve kendisinden Kutsal Örgütün sırlarını saklama sözü alınırdı. Kabul etmek sorgulamanın başlaması demekti, reddetmek ise zindana geri dönmek ve büyük bir olasılıkla bazı cezalara çarptırılmak anlamına gelirdi. Sorgulamaya geçilmesi halinde, mahkeme başkanınca birkaç soru yöneltilir ve tutuklunun yanıtları bir kâtip tarafından kaydedilirdi. Birkaç gün içinde sanık yeniden mahkemeye çıkarılır ve sorgulama devam ederdi. Sanıktan Kutsal Örgüte suçunu itiraf etmesi istenir ve engizisyoncuların elinde kanıtlar olduğuna, onun aleyhine tanıklık etmeye hazır tanıklar bulunduğuna inanılırdı.

Tutuklunun, ne kanıtların niteliğini ne de tanıkların kimliğini öğrenmesine izin verilirdi. ve suçunu Sanık direnmeye inkâr etmeye daha şdevam ederse engizisyoncular daha şiddetli yollara başvururlardı.

Papa Innocentius tarafından 1252’de yayınlanmış resmi bir mektupla, işkence, itiraf ettirme aracı olarak açıkça tanınmıştı. Engizisyoncular işkenceyi neredeyse güzel sanatlara dönüştürdüler ve süreç içinde epeyce psikoloji bilgisine sahip olduklarını gösterdiler. Sistemin işleyişi, iradesi en güçlü ve en sağlam yapılı adamın bile direncini kırmak için incelikle tasarlanmıştı. Başta, sanık işkenceyle tehdit ediliyordu ve yalnızca tehdidin kendisi bile istenen sonucu verebilirdi. Bu yöntem itiraf ettirmede etkili olmazsa, işkence odasına alınıyor ve kullanılan aletler gösteriliyordu. İşkence odası, çelik gibi sağlam sinirlere sahip olmayanlar dışında herkeste korku, dehşet ve umutsuzluk uyandırmaya yetecek biçimde düzenlenmişti. Bu odalar, genellikle yeraltında, penceresiz ve iki mum ışığından başka aydınlatmanın olmadığı yerlerdi. İşkencecilerin görünümleri olağandışı ve ürkütücüydü. Baştan aşağı siyah giysiler giyerler, yalnızca gözlerini açıkta bırakan kukuletalar takarlar ve en şeytani, en iblisçe görüntüyü sergilerlerdi.

İşkence odasının, işkencecinin ve aletlerin istenen etkiyi yaratmaması durumunda tutuklu çırılçıplak soyulur ve elleri bağlanırdı.


“Soymak,” diyor Limborch, “yalnızca erkeklere değil, kadınlara, bakirelere, zaman zaman hapse düşen en namuslu ve erdemli kişilere de insanlık onuru hiçe sayılarak uygulanırdı. Tutukluları iç çamaşırlarına varana kadar, ifadeyi bağışlayın, donlarına kadar soyarlar, sonra da çizgili formalarını giydirirlerdi.”


Sanık, işkenceye tamamen hazır hale getirildiğinde, sorular yinelenir ve tutuklunun suçu inkârı durumunda, gerçek işkenceler başlardı.

Engizisyon tarafından uygulanan temel işkenceler makara, tezgâh ve ateşti. Bu çalışmanın bir başka bölümünde ayrıntılarıyla anlatılacağı gibi, bu işkencelerin daha gelişmiş ve yoğun çeşitlerinin yanı sıra daha az sayıda ve daha hafif olanları da vardı.

Bununla birlikte, engizisyonun ağına düşme talihsizliğine uğrayan biri için, tüm sistemin baştan sona bir işkence süreci olduğu gözden kaçırılmamalıdır, tabii sürgün ya da ölüm yoluyla kurtuluşa erememişse. “Çoğu zaman,” diyor Lea, “işkencenin ve en iğrenç zindanlarda uzadıkça uzayan hapisliğin insanları kısmen çıldırttığına ve yoğun ısrarlarla kendisine yüklenilen suçları işlediğine inanmasına yol açtığına kuşku yoktur.”

Kuralların en hafif biçimde çiğnenmesi durumunda çoğunlukla işkence kapsamı içine girebilecek şiddette cezalar verilirdi. Lizbon Engizisyonu’nu yazan Torres de Castilla,



“Kabahat işleyen biri en acımasız şekilde kırbaçlanır. Soluyup yüzükoyun yere yatırılır ve birkaç adam tarafından bu konumda tutulurken diğerleri onu her vuruşta eti parçalaması için erimiş ziftle sertleştirilen sicimlerle, sırtı kocaman bir yaraya dönene kadar en merhametsiz biçimde kırbaçlarlar,” diye anlatır.
gilgamesh
gilgamesh

Mesaj Sayısı : 24
Yaş : 40
Kayıt tarihi : 01/10/07

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön


 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz